26 Şubat 2011 Cumartesi

ÇOK ÇOK GECİKMİŞ BİR POST..... (doğum hikayem)

Kavrulan bir Ankara yazının ağustos ayının 2. günü... Hayatımın anlamı, biricik kocamla tanıştık. Bir süre flörtten sonra evlilik, ama 2 yıl çocuk düşünmeme gibi bir şart.
Tabi bu şartı ben koydum. Çünkü kendimi hiç ANNE gibi düşünemiyordum. Eşim ''hele bir evlenelim, sen de isteyeceksin, gör bak'' dediğinde 2 yıl çocuk falan yookkk demiştim.
Evlendikten 1 ay sonra, hadi çocuk yapalım demeye başladım:) Çok şanslıydık hemen hamile kaldım. İlk bebek, ilk yeğen, ilk torun... Bütün sülalede bayram havası:)
8 haftalık oldu bebeğim, kalp atışlarını duymaya gidiyoruz. O da ne? Doktorun yüzünde garip bi ifade! Bebeğin kalp atışları 10 gün önce durmuş, ölmüş bu bebek!! Nee? nasıl yani? niye ben? gibi sorular beynimde dolanıyor. Hemen almalıyız diyor doktor. Hayır diyorum bebeğim yaşıyor!
Hemen başka bir doktora gidiyoruz. Aynı cevap: bebek yaşamıyor:(( Dünya başıma yıkıldı sandım, mahvoldum. Ertesi gün aldılar bebeğimi. 3 ay hamile kalmak yasak dediler. 3 asır gibiydi beklediğimiz zaman. Sonraa yine hemen hamile kaldım:) 3 haftalık hamileyken öğrendim bebeğimi. Yine bütün aile sevinçten havaya uçuyor.
Annem dediki; keşke kalp atışını duyduktan sonra bana haber verseydiniz, böyle beklemek beni mahvediyor. Hayır diyorum anneme, hayır 2. kez benim başıma gelmiycek bu olay, bebeğimi bu kez kaybetmeyeceğim...
Ertesi gün hafif bir kanama, doktor kontrolü, sonuç: biyokimyasal düşük!!
Aman Allahım bu bir kabus olmalı diyorum, kabullenemiyorum. 1 ay sonra tekrar deniyoruz, yine hamileyim. Bu kez kimseye söylemeyelim diyoruz eşimle.
27 KASIM 2008 minicik bir kalp atıyor ekranda. Mutluluktan ağlıyoruz eşimle:) Hala temkinliyiz söylemiycez kimseye. Bu arada ben mide bulantısından, kusmaktan öleceğim nerdeyse. Herşeyden midem bulanıyor. Annem, Ezgi hamilemisin yoksa diyor, ben anlamasın diye, yoo yeni test yaptım değilim, midemi üşütmüşüm diyorum.
1 hafta sonra yine doktor kontrolündeyiz. Doktorum BU BEBEĞE ARTIK HİÇ BİRŞEY OLMAZ diyor:) Havalara uçuyoruz eşimle. Tabi koşa koşa anneme gidiyoruz. (Bebek şeklinde çikolatalar alıp, kutunun üzerine ultrason resmini koyduk. Dili tutuldu kadının konuşamadı:)
İlk 3 ay kabus gibiydi. Sürekli kilo kaybediyordum kustuğum için. Hatta bir ara BEN ARTIK BU HAMİLELİĞE DEVAM EDEMİYCEM falan demişliğim bile var:)
Sonraki 6 ay güle oynaya geçen hamileliğimin sonunda, normal doğum ısrarlarım sonucunda, sabaha kadar sancı çektim. Yetmedi suni sancı verdiler, ama ı ıh açılma yok. Sezeryan diyorlar, ben sancılar arasında bağırarak HAYIIRR, BEN NORMAL DOĞURUCAAMM diyorum:)
Sonuç: karnımda kakasını yapan kızımı sezeryanla aldılar:) Pespembe dudaklı, bembeyaz bir kız çocuğu. Dupduru besberrak. Adı da kendi gibi ZEYNEP DURU...
Artık anneyim, ANNE EZGİ:) kulağa ne hoş geliyor. Allah isteyen herkesin isminin başında ANNE kelimesinin yazmasını nasip etsin inşallah...
Zeynep Duru'ma NOT: Annecim, bu yazıyı yazarken çok düşündüm. Sen bunları okuyunca üzülür müsün, silsem mi acaba, senden önce yaşananları bilmesenmi ki diye... Sen sakın üzülme bebeğim. Çünkü biz babanla bu konuda yeteri kadar üzüldük. Artık dünyanın en mutlu insanlarıyız. Sen varsın yanımızda, sana sahibiz. Bunlar geçmişte kalan bir anı artık. Yaşanmış, geçmiş bitmiş bir anı.......

2 yorum:

  1. aminnn canım.allah birdaha böyle kötü anılar yaşatmasın.yalnız ne kadar aynıyız bilmiyorum hani hep diyorsun ya izmirde ki kız kerdeşim.bende doğum hikayemi yazacaktım ama başka bir hikaye peyda oldu.aynı nada aynı şeyleri düşünmek....seni ve duruyu çok öpüyorum çok seviyorum...

    YanıtlaSil
  2. O zaman seni mimliyorum canım arkadaşım. Hadi sen de yaz Asya'mın aranıza nasıl katıldığını:)

    YanıtlaSil