7 Şubat 2011 Pazartesi

Alışveriş (ya da veriş ama alamayış)



Zeynep Duru'yla market alışverişine çıktık akşam. Her seferinde kriz yaşamamıza rağmen, sırf o eğleniyor ve güzel zaman geçiriyor diye birlikte gidiyoruz. Sonuç hep aynı ama. Pusetinden atlamak isteyen bir çocuk, o sırada elini atıp yetişebildiği ve yerlere fırlattıklarını toparlamaya çalışan bir baba, market arabasını zaptetmeye çalışan çıldırmak üzere olan bir anne.... Bu kez pusetini almadık, koyduk hanımefendiyi market arabasına. Önce bir sevindi, değişik geldi market arabası. Uslu uslu oturdu birkaç dakika. Sonra ayağa kalkmak istedi, arabadaki ürünleri yere fırlattı. Ben de sırf oyalansın diye o sırada oyuncak reyonundan elime geçen ilk oyuncağı verip, yerine oturttum. Bizimki bir başladı oyuncakla oynamaya! Neymiş bakiym eline verdiğim ve bu kadar dikkatini çeken oyuncak diye eğildim ki, ''uyku arkadaşı''. Küçükken yüzüne bakmadığı oyuncakların bir benzeri olan bu oyuncağa bayıldı. Sarılıyor, müziğinde kendinden geçiyor.... Aman Allahım, inanamadım. Eşimle acaba alsak mı, falan diye düşünürken, bizim bücür 'odo'' ları görünce, oyuncaktan hevesi kaçtı (odo=yoğurt:) Bu yoğurt konusunu birdahaki postta detaylıca yazacağım. Neyse, tabi bu kez yoğurtları elinden alabilmek için yeni bir rüşvete ihtiyacımız vardı. Çünkü tontişin en sevdiği şey, yoğurt patlatmak ve üstünü başını batırmak:) Bu kez, diş fırçalarını gördü, aç, aç diye tutturdu. Mecburen yoğurtları kurtarmak için açtık, verdik eline. Ondan da tam hevesi kaçacakken, kasaya zor attık kendimizi:) İşin özeti; bizim alışverişler, hep ''veriş ama alamayış'' a dönüşüyor:))))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder